Anadolu’da bir kasabaya 4 km evvel;

– Ahmet olum, biz kimi bulacaktık burada ya?
– Dur bakim abi, ben daha önce şuraya yazmıştım…ha! buldum…Kekeçler ve Körpesinin kasabaları dayanışma ve geliştirme derneğinin başkanı Hüsam Ali Faruk Ebesitaşlı
– O ne lan Meksikalı ismi gibi upuzun.
– Valla Turgut Abi ben ne bileyim? Belki babası Türk, anası Meksikalıdır he he he…
– Ne yani şimdi sen espri mi yaptın?… Hadi adamın ismini boşver de şimdi sen söyle bakalım bana bizim burada ne işimiz var? Aman dur sorumu geri aldım, vazgeçtim vazgeçtim şimdi sen hazır cevap olduğun için “Abi burada ilginç bi haber var…..”, diye bir başlayacaksın ondan sonra dır dır dır… seni susturabilene aşk olsun!..
-Abi şimdi sen bana gevezemi demek istiyorsun?
– He aynen öyle demek istiyorum ne olacak?..
-Yok abi kızma sen benim büyümsün yani…….
– Hakikaten ya bizim yazı işleri müdürü olacak deyyus hazretleri benim gibi bir tecrübeli bir adliye muhabirin kuyruğuna, senin gibi bir çömezi bağlayıp beni bu Allah’ın yabanilerinin arasına niye gönderdi acaba?…..
– Pes yani abi ya sende bizi çömez yaptın ya!!
– Değil misin yani? Kılkuyruk!!…
– Peki abi haklısın!… Ee şimdi bu Hüsam denen denyo yu nereden bulacağız?
– Ondan kolayı ne var olum. Sen çek arabayı şu ilerdeki kıraathanenin önüne bak ben sana iki dakika ’da Hüsam’ı nasıl buluyorum, adama bak ya birde çömez deyince bozuluyor…….ÇÖMEZZZ! Bak da acar gazeteci nasıl olunur öğren…Selâmın Aleyküm ağalar
– Ve Aleyküm Selam beyim hoş geldiniz.
– Hoş bulduk amca, nasılsınız? Keyifler yerinde mi? Hasat nasıldı hasat? İnşallah bu yıl buğdaya börtü böcek düşt…ÇOTTT!!!! ahhhğğ!! yandıımmm anaaaaam!!!!
– Abovvvv! Turgut abinin kafasını yardı hayvanlar! Lan koşun bi ambulans neyim bulun doktor getirin, polise jandarmaya içişleri bakanına, yazı işleri müdürümüz Yahya beye haber verin… yetişin millet gündüz vakti adam öldürüyorlar…
– Şışşt aloo beyim boşu boşuna kıçını yırtma! Arkadaşının bir şeyi yok. Hem sen yüreğini ferah tut, bizim baytar Emin’e haber saldık şinci gelir.
– Baytar mı? Ulan baytar dediğiniz veteriner değil mi?
– Yok bizim buralarda baytarın okumuşuna veteriner denir. Emin ilkokul mezunu ama eli hafiftir.
– Amca neden bir doktor çağırmak yerine elin cahil baytarını çağırıyorsunuz? …ulan 21.yüzyılda hâlâ neylerle uğraşıyoruz ya?
– Bak çok ayıp oluyor ama, kendine gel ve bizim Emin için öyle ileri geri konuşma! Hem bizim baytar iyi adamdır ve eli hafiftir… Allah seni inandırsın geçen yılki o amansız karda kışta benim Hollandalı ortağı* iki dakikada doğurttu da en kral okumuş baytar doğrutturamazdı valla…
– Ya burada bir basın mensubu vazife uğruna basın şehidi olmak üzere ama, gel gör ki siz nelerden bahsediyorsunuz ya?
– Olum İsmail sen şinci boku yedin, bak kafasına odunla vurduğun adam sivil polismiş. Yandın olum sen yandın seni artık kesin asarlar…
– Yok be kardeşim, biz polis filan değiliz, biz gazeteciyiz.
– Ha!!! o zaman bizim İsmail kefeni yırttı desene…çünküm gasteci kısmını öldürene bir şey yapmazlar…
– Ya sahiden sen Turgut abinin kafasına niye durduk yere niye vurdun be adam?
– Valla kötü bir niyetim yoktu…
– Kötü bir niyetim yoktu ne demek manyak? Az kalsın adamı öldürüyordun lan, belki sizin o eli hafif baytarınızın tedavisinden! Sonra adam sakat kalacak, fakat sen karşıma geçmişsin “valla kötü bir niyetim yoktu” diyorsun peki güzel kardeşim Allah korusun eğer senin kötü bir niyetin olsaydı o zaman ne yapacaktın? Kör bıçakla sokak ortasında boğazlayacak mıydın?
– Yok o zaman ben o kadar uzun boylu uğraşmazdım…kısa yoldan gider bizim kerpeten Hüsam abi çağırırdım.
– Hüsam ‘mı? …
– Aha baytar Emin geldi… Emin gel gel hasta burada… aha bak orda sandalyelerin üstünde yatıyor.
– Geçmiş olsun beyim… beni duyabiliyor musun?
-?!!……
– Anlaşıldı duyuyorsun ama, konuşamıyorsun. Güzel en azından kendindesin… şimdi sana bi ağrı kesici iğne yaptıktan sonra sen birkaç gün uyuyacaksın. Sonrası Allah kerim…
– Birkaç gün mü? Neden birkaç gün?
– Şinci şöyle beyim, aha benim bu elimdeki iğnenin danesi 75 dolar
– Eeee…??
– Eeee si beyim bu iğne sığır için imal edildiği için haliyle güçlü kuvvetli iğneler oluyor… yoksam başka kötü bir niyetim yok…
– Güzel kardeşim o zaman hepsini vurma yarısını vur iğnenin
– Yooo olmaz. Çünküm bu iğne tüpünü kırınca hepsini kullanmak zorundasın yoksam arta kalanı bozulur… bozulunca da ne olur?
– Ne olur?
– İsraf olur… eee israf da dinimizce günah… anladın mı şinci?
-……..???!!!
– Yandım anam…
– Bak iğneyi yiyince nasıl canlandı senin arkadaş
– Ne canlanması ya adam nerdeyse ruhunu teslim ediyor…
– Yok yiyenim yok, olmuyor bak böyle sen ha bire yanlış yunnuş konuşuyon… Sana kaç defa dedik korkma bizim Emin’inin eli hafiftir diye ha?
– Gözünü sevdiğim amcam anladık adamın eli hafif te, bunun Turgut abiye ne gibi faydası var? Onu bana sen söyle, bir zahmet ha…
– Orasını ben bilmen onu işin ehli olan baytar Emin bilir…
– Emin Bey Turgut abinin durumu nasıl?
– Yaşar yaşar korkma…
– Ya bu kasabada bir hastane, sağlık ocağı filan yok mu? Turgut abinin bi kafasının röntgenini çektirsek. Allah muhafaza beyin kanması filan geçirir…
– Sağlık ocağımız var. Ama, doktor hemşiresi yok
– Allah Allah!! yiyenim bana boşu boşuna cerrah baytar Emin dememişler. Sen bana güven ya arkadaşının hiçbir şeyciği yok turp gibi maşallah.
-……… Offf offf! Peki amcam senin dediğin gibi olsun… bu kasaba ’da kalabileceğimiz bir otel, pansiyon gibi yerler var mı?
– Yok… ama sen tasa etme bizim kerpeten Hüsam seni konuk eder. Çünkü onun evi genişdir.
– Hakketten ya! Siz gelmeden önce ben Turgut abinin kafasını yaran vatandaş Turgut abiyi neden bu hale getirdiğini anlatıyordu… eee şimdi nerde o vatandaş?
– İsmail bak hele… bak gazatacı bey seni arıyor.
– Buyur beyim.
– Az önce sen durduk yere Turgut abinin kafasını neden yardığını anlatıyordun…
– He anlatıyordum. Valla beyim dediğim gibi benim kötü bir niyetim yoktu

Devam Edecek.

Kendinize iyi bakın mısmıl olun