1. Anne bana bi koca bulsana
Türü; Korku / uyarı; 18 yaşından itibaren bir sakınca yoktur.
2. Demokrasinin beşiği Türkiye
Türü; Ütopik Macera/ uyarı; (…. no.lu karar gerekçesiyle
yasaklandı. (Filmi gizlice seyredenler 25 yıl, sadece afişini görenler 5 yıl ile cezalandırılacaktır.)
3.) Masum Türkiye & Kalleş Dünya
Türü; Yersen/ uyarı 1 yaşından itibaren tüm Türk vatandaşlarının seyretmesi zorunludur. Ama, özellikle azılı Türkiye düşmanı Avrupalı, Amerikalı, Asyalı, Ortadoğulu, Avustralyalı Antarktikalı vs. vb… kâfirlerin seyretmesine özen gösterilmesi tarafımca ısrarla tavsiye edilir.
“Unutmayın ki her vatandaşın bir gün mutlaka bakanlığa yolu düşer”
Ahmet Murat Hadimoğluları
Kültür bakanlığı;
– Kızım bana acil bizim müsteşar yardımcısının 2.asistanı Ahmet Murat Hadimoğlularını bul.
Derhal sayın bakanım hemen arıyorum……
…..Sayın bakanım Ahmet Murat Hadimoğlularını aradım fakat yerinde yok. Geçen hafta kazaya uğrayan Cuma namazını eda etmeye Kocatepe Cami’sine kadar gitmiş……….
Yettim yiğidim film stüdyoları;
– Olmuyor arkadaşlar ol-muu-yooor. Size kaç defa daha söylemem gerekiyor rolünüzü oynamayınız… o rolü yaşayınız, yani gerçekçi olun gerçekçi
– Ama recisör bey sizin istediğinizin neresi gerçekçi ki?
– Çok rica ediyorum sayın Hadimoğluları siz bu konuya karışmayınız.
– Şııışşşt alooo!! Öyle bana dik dik konuşma, karışmam sonra…
– Sayın Hadimoğluları ben size benimle “senli benli” olmanız için izin verdiğimi hatırlamıyorum.
– Bak ya şuna allasen!! Karşısında koskocaman kültür bakanlığını temsilen sayın müsteşar beyin sayın yardımcısının 2. asistanı olarak bulunan bana karşı sen, öyle gözünün beyazını çevirmek suretiyle sinirlenip, bana karşı öyle sen ukala, ukala nasıl konuşuyorsun ha? Yoksam sen anarşist misin lan?
– Aaa! bu terbiyesizliğe daha fazla dayanamayacağım, ben hayatımda bu kadar kaba insanlarla çalışmadım. Ben gidiyorum benden bu kadar…
– Bırakın lan şu ibne kılıklıyı sittirip gitsin! Hem böylesi milli duygularla çepeçevre sarılmış bir filmi senin gibi kulağına küpeli yumuşlara çektirmek hata… senin gibi hibinolar……
– Sayın Hadimoğluları son bir hafta içinde bu giden yedinci yönetmendi.
– Bırakın ya! Cehennemin dibine kadar gitsinler…Hem bizim gibi damarlarında halis muhlis Türk kanı akanların onlara ihtiyacı yoktur ve tarih boyunca da olmamıştır…
Kızım ver şu düzometreyi
– Pozometre* demek istediniz zannedersem..?
– Buyur, al sana bir anarşist daha. Ya senin gibi bir hatun kişinin bu kadar herifin içinde imanı biraz gevşek olanların içini gıdıklayan bu bi karış boyundaki etekle ne işin var? Söyle bakalım ukala hanım…
– Ama, ama, beyefendi ben bu stüdyoların sanatsal işler sorumlusuyum.
-Bundan sonra değil, kovdum seni hadi yürü git gözüm görmesin
-????!!! Sizin beni kovama hakkınız yok
– Yaaa demek yok! İstersen bu yetki konusunu sen, ben, patronun ve patronunun önümüzdeki aybaşından itibaren çekmeğe başlayacağı film için bakanlığımızdan talep ettiği kredi dosyasının yer aldığı bir masada tartışalım ha ne dersin?
-!!!!!
– Tamam bu kovma meselesinde hallettiğimize göre, memleketimizi dış mihraklar karşısında aklayacak bu güzide filmin çekimlerine başlıyoruz… Nerde bu ışıkçılar, figüranlar, kamaramanlar! çağırın gelsinler filmi ben yönetecem
– Siz mi?!!
– Evet ben ya beğenemedin mi?
– Haddime mi? Elbette beğendim sayın Hadimoğlu fakat, siz daha önce film çektiniz mi?
– Yo! Ama, imam hatip lisesinin son senesinde kendi yazdığım “Cihadın şerbetini içen sincap kardeş” adlı bir tiyatro oyununu hem yönetmiş hem de başrolünü oynamıştım. Hem bundan bir hafta önce Allah yokluğunu göstermesin sayın bakanımız bir kaza namazı kılmak için gittiğim Kocatepe camisinin önünden beni acil olarak özel arabasıyla aldırmıştı bir kuş misali bakanlığa getirmişti. Bakan beyin huzuruna çıkınca……hıck…hıck
– Gözleriniz doldu!!!!
– Nasıl dolmasın gardaşım nasıl? O yüce insanı şu ölümlü halimle gördüm ya… nasıl dolmasın? O yüce insan bana “buyur şöyle otur” diye destur verdi. Ben bir yandan böyle bir muhterem şahsiyetin karşısında oturmanın ayıp kaçacağını, diğer yandan ise böyle haşmetlû bir mümtaz şahsın emrine itaatsizlik yapmanın ahirette ki cezasını düşüncesi ile kıvranırken Allah seni inandırsın şu sırtımdan böyle boncuk boncuk terler inmeye başlamıştı ki o yüce muhterem şahsiyet sanki benim bu azabımı anlamış gibi gözlerimin içene içine bakaraktan “rahat ol evladım geç otur” diye ikinci desturunu vererek beni sankim cehennem azabından kurtardı. Sonra bana bazı dış mihrakların yine bu cennet vatan hakkında yalan yannış dolu bir film yapmalarına karşı bir misilleme niteliğinde ki bu film procesinden bahsetti ve dedi ki “Ahmet evlâdım bence bu film olayını bu bakanlıkta senden daha iyi organize edecek kimse yok, işte bu yüzden al sana şu kadar bütçe, harcırah ve nerdeyse benim yetkilerim kadar yetki bu film işini anlımızın akıyla bitir. Kazan mübarek ola hadi koçum görim seni” dedi ve beni anlımdan öptü…
– Vay beeee! Buyurun benim mendilimi kullanın hıck hıck hıck… ee ondan sonra ne oldu? Sayın Hadimoğlu
– O mübarek zât beni anlımdan öpünce, ben şak diye bayılmışım. Gözümü bakanlığın revirinde açtım…
-Ama bu anlattıklarınızın film yönetmenlikle ne alâkası var onu anlayamadım… Yani affınıza sığınarak
– Şimdi ben sana az önce Bakan beyin bana nerdeyse kendi yetkileri kadar yetki veriyorum dediğini anlatmadım mı
– Heee
– Hee ya! İşte bu yüzden Bakan Bey’de benim yerimde olsaydı bu kadar kansız recisörlerden sonra oturur bu filmi kendisi çekerdi… Yani bu işin mektebini filan okumaya gerek yok… Ama sen şimdi bunları boşver de şu filmin çekimlerine başlayalım
6 ay sonra “Masum Türkiye & Kalleş dünya”
filminin oynadığı bir sinemanın çıkış kapısı;
– Gördün mü? Mehmet abi bizimkiler ne güzel film yapmışlar ya. Helâl olsun valla… bir de “güzel Türk filmleri yapılmıyor” diyorlar. Alın size aslan gibi film
– Valla doğruyu söylemek gerekirse ben beğenmedim. Çünkü birçok olayın gerçeklerle alâkası olmadığı gibi, birde çok abartmışlar.
– Gözünü sevdiğim Mehmet abim alınma ama, senin gibi biraz mürekkep yalamış kesimim milli ve manevî duyguları çok zayıf olur… şimdi sen bu aslan gibi filmin neresi beğenmedin? Allasen söylesene Neresi abartılıydı?
– Mesela filmin en başındaki tutuklama sahnesi polis tutuklayacağı şahıs ilk önce gül vermesi
ya da daha iyi bir yaşam için ekonomik şartlarının iyileştirilmesi için gösteri yapan işçi ve memurları kucaklayan polislerin gözyaşları içinde “Üzülme gardaş Allah’ın izniyle durumumuz düzelir.
Siz şimdi memleket düşmanlarının diline bizi düşürmeden hadi evinize çocuklarınızın yanına gidin” diye dağıtması.
Ya da mesela cezaevinde banyoda sabuna basıp kolu kırılan sıradan bir mahkûm için başbakanın acil olarak içişleri bakanını araması, içişleri bakanının müsteşarını araması, müsteşarın yardımcısını araması, müsteşar yardımcısının 1. asistanını araması, 1.asistanın 2. asistanı araması. Ve nihayetinde komando kıyafetleri içerisindeki 2. asistanın helikopterle cezaevinin bahçesine mehter marşı eşliğinde inişine karşılık, iki profesör, dört doçent doktorun, on iki hemşirenin oluşan sağlık ekibinin üzerinde
“ Hadimoğluları kardeşler nakliyat firması” yazan bir minibüsle cezaevine gelmelerinden sonra kolu kırılan mahkûmun önderliğinde diğer mahkûmların “Türkiye sizinle gurur duyuyor sayın Hadimoğluları” diye slogan atmalarının hemen ardından kolu kırık mahkûmun tedavisi için özel uçakla Amerika’ya gönderilmesi…
Sence abartılı değil mi?
Kendinize iyi bakın, mısmıl olun
Pozometre: Görüntüsünü kaydedilecek cismin üzerine düşen ışığın ölçülmesi amacıyla kullanılan alet

Demirhan Ocak